Psikolojik Destek Hizmetleri

ANKSİYETE

                                                                                     

Anksiyete kavramı bastırıcı, boğucu ve acı verici anlamında Yunanca kökenli angh kelimesinden gelmektedir. Alman filozof Kierkegaard’a göre anksiyete bilinen diğer adıyla kaygı, özgürlüğün ve seçimlerin sonucunda hissedilen doğal bir duygudur. Bu açıdan bakıldığında günlük hayatın güçlüklerinden, dertlerinden ve yapmış olduğumuz seçimlerden sorumlu olduğumuzu düşünürsek kaygılanmak elbette olağan bir ruh halidir.  İş, sınav, para, çocuk ve aile ile ilgili sorunlar bizleri endişelendirebilir. Hayati bir tehlike karşısında hızlı karar vermek, harekete geçmek veya kaçmak için endişelenmek/korkmak çok temeldir ve gereklidir. Ancak bazı durumlarda olağan/basit bir sıkıntıyı felaketleştirebiliriz. Felaketleştirme arttıkça kaygı duygusu, harekete geçirme işlevini yitirir; yerini boğucu ve sıkışmışlık hissiyle beraber engelleyici bir hale bırakır.

Gerçek bir tehdidin karşısında örneğin bize fiziksel olarak zarar vermek isteyen biriyle karşılaştığımızda o anda hissettiğimiz korkuyla savaş-kaç-don tepkisi verebiliriz. Saldırganla mücadele etmek, ondan koşarak uzaklaşmak veya onun tarafından fark edilmemek için hareketsizce kalmak gibi davranışsal tepkiler verebiliriz. Bu davranışlarımıza eşlik eden bir takım bedensel tepkilerimiz de olacaktır. Terlemek, kalp atışının hızlanması, nefesi tutmak ve gerginlik gibi belirtiler o an için gereklidir ki hayatta kalabilelim. Fakat bazen bu tepkileri ortada herhangi bir tehdit yokken dahi verebiliriz veya bu duyumları hissedebiliriz. Örneğin kalabalık önünde sunum yaparken, toplantıda söz alırken veya sınava girerken benzer belirtiler gösterebiliriz. 

Sık Karşılaşılan Anksiyete Türleri :

Yaygın Anksiyete Bozukluğu


Kuruntu hastalığı veya “aşırı evhamlı olma” hali  olarak da bilinir. Genellikle sağlık, aile, iş ve ekonomik durumlarla ilgili sorumluluklarda kendisini gösterir. Gün boyu devam eden, nedeni belli olmayan ve sürekli bir olumsuzlukla karşılaşılacağına dair abartılı bir endişe hali şeklinde görülür. Kişi bu endişenin farkında olmasına rağmen kaygısını tolere etmekte güçlük yaşar. En çok görülen belirtiler ise sürekli gergin ve tetikte olma, çabuk yorulma ve gevşeyememe, uykuya dalmakta ve sürdürmekte güçlük, uykunun yetersizliği ve kalitesinde düşüş, konsantrasyonda zorluk ve çabuk sinirlenme hali olarak sıralanabilir.


Sosyal Anksiyete


Bireyin sosyal bir ortamda çevresindeki insanlar tarafından olumsuz yönde değerlendirileceğine yönelik yaşadığı yoğun kaygıyla karakterizedir. Kalabalık önünde, sunum yapmak, toplantıda söz almak, kafede tek başına bir şeyler içmek bu anksiyete türünün tetikleyicileri olabilir; bu durumlara “Rezil olacağım” ve “Küçük düşeceğim” gibi olumsuz düşünceler eşlik edebilir.


Özgül Fobi


Bireyin bazı belirgin nesnelerden ve durumlardan korkma halidir. Kişi hayvanlardan, yükseklikten, uçaktan, karanlıktan, fırtınadan, asansörden yoğun şekilde korkabilir veya bu duyguyu hissetmemek için çoğunlukla kaçınma davranışları gösterebilir.


Panik Atak


Beklenmedik şekilde nefes darlığı, kalp ağrısı/çarpıntısı, aşırı terleme, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi fiziksel belirtilerin kısa bir sürede çok yoğun şekilde hissedilen anlar olarak tarif edilebilir.


Obsesif Kompulsif Bozukluk


Kişinin günlük yaşantısını oldukça zor hale getiren,  zihinde istemsizce gelişen ve uzaklaştıramadığı  fikir, düşünce ve dürtülere obsesyon; bundan dolayı meydana gelen huzursuzluğu ve sıkıntıyı gidermek için işlevsel olmayan tekrarlayıcı zihinsel eylem ve davranışlara ise kompulsiyon denir. Temelinde genellikle korku duygusu hakimdir. Sık karşılaşılan obsesyonlar; hata yapmaktan korkma, başkasına zarar vermekten korkma, pislik ya da mikrop bulaşmasından korkma, günahkar düşünmekten korkma, aşırı şüphe hali ve tekrarlayan güven ihtiyacı gibi sıralanabilir. Temizlik, kontrol, dokunma, sayma, biriktirme ve saklama gibi tekrarlayan davranışlar ise kompulsiyon olarak örnek gösterilebilir.


Travma Sonrası Stres Bozukluğu


Beklenmedik ve ani bir şekilde korkutucu bir etkiye sahip, ölümle, ağır yaralanmayla veya saldırıyla karşılaşılan,  savaş, terör veya tecavüz gibi insan eliyle olabileceği gibi bunun yanı sıra deprem, sel gibi doğal afetlerin de sebep olabileceği örseleyici olaylara travma denir. Travmaya maruz kalan bazı kişilerde yaşanılan olaya dair tekrarlayan istemsizce  akla gelen anılar, rüya ve kabuslar; olayı hatırlatan durumlarla veya kişilerle  karşılaşıldığında iç sıkıntısı, kaygı, baş dönmesi, kalp çarpıntısı gibi  yoğun ya da uzun süreli ruhsal ve bedensel belirtiler görülebilir. Bununla birlikte hatırlatıcı durumlardan kaçınma davranışları da olur. Olayın bazı yönlerini hatırlayamama hali, aşırı güvensizlik, suçluluk ve utanç duyguları hakim olabilir.


Anksiyete Bozukluklarında Psikoterapi

Anksiyete bozukluklarında abartılı tehdit algısı ile felaketleştirme düşünceleri ön plandadır. Kişi tetiklendiği durum ile başa çıkabilmek için çeşitli kaçınma ve güvenlik davranışlarında bulunur ve bu davranışlara devam ettikçe kaçındığı durumun, gerçekte bir tehdit barındırmadığını fark edemez. Böylelikle tekrarlayan bir sürecin içine girer. Psikoterapide danışanın anksiyetesini tetikleyen etmenleri, kaygısının devam etmesine sebep olan düşüncelerini ve baş etme davranışlarını anlaması; yüzleştirme tekniği ve yaşantısal çalışmalar aracılığıyla bireyin tehdit algısının, gerçekte olan durum ile uyuşmadığını fark etmesi amaçlanır. Psikoterapinin yanı sıra ilaç tedavisini de gerektiren durumlar olabilir. Bu sebeple danışanın bir psikiyatri uzmanına başvurması veya yönlendirilmesi önerilir.