KAYIP VE YAS
Yas bir kayıp sonrasında meydana gelen duygusal, bilişsel, fizyolojik ve davranışsal bir reaksiyondur. Kayıp kavramı, sadece bir yakının ölümüyle sınırlı olmayıp, sevilen birinden ayrılma, boşanma, iş kaybı, göç etme ve hatta sevilen birinin duygusal değişimi olarak ele alınabilir. Yas süreci, bireyin kişilik özellikleri ve başa çıkma biçimleri kadar kaybın nasıl gerçekleştiğiyle ile de ilgili olabilir. Sevilen kişinin ölümünün nasıl olduğu veya romantik bir ilişkinin nasıl bittiği, ayrılığın nasıl olduğu, göçün hangi sebeplerle gerçekleştiği gibi etmenler bireyin yas sürecini etkileyebilir. Yas sürecinde kaybedilenin yokluğuna dair derin bir üzüntü yaşanır. Kaybedilene, onunla geçirilen zamana yoğun bir özlem ve yeniden kavuşma isteği mevcuttur. Onunla geçirilemeyen zamanlara yapılamayan aktivitelere yönelik “keşke”ler olabilir. Doğal bir yas sürecinde, bireyin kaybın gerçekliğini kabul ederek onunla ilgili anılardan bahsetmekten kaçınmadığı, kaybedilenin yokluğuna dair hissedilen boşluğun yerini hayatında normalde keyif aldıkları etkinliklere bırakması ve ilişkilerine devam edebilmesi yani kendi yaşantısına yeniden odaklanabilmesi beklenir.
- Yasın Dönemleri (Kübler-Ross Modeli)
- İnkar: Kaybın ardından birey kaybı reddedebilir veya şok yaşayabilir. Yoğun şekilde kaybın gerçekliğine dair kafa karışıklığı görülebilir.
- Öfke: Bu evrede birey kendisine, çevresine ve ölen kişiye kızgın olabilir. Kendisine ve çevresindeki insanlara karşı yeterince üzülmedikleri için veya kaybın gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapmadıklarına dair bir suçlama eğiliminde olabilirler. Bu kaybın neden onların başına geldiğine dair kadere kızıp bunun adaletsizce olduğunu düşünerek isyan edebilirler. Kaybedilene karşı da öfkelenme hali olabilir. Kayıptan sonra hissettikleri boşluk sebebiyle kaybedilene karşı öfkelenme hali olabilir.
- Pazarlık: Bu evrede suçluluk duygusuyla gelen “keşke” düşünceleri görülür. “Keşke onu kaybetmemek için daha çok önlem alsaydım”, “Keşke daha çok istediği şeyi yapsaydım” gibi. Kişi, adeta reddedilen bir çocuğun sonrasında istediği şeyi elde etmesi için uslu olacağına söz verdiği gibi “Eğer kaybettiğim, bana geri dönerse böyle yapacağım” şeklinde düşünebilir.
- Depresyon: Suçluluk, üzüntü, çaresizlik ve yorgunluk ile birlikte yaşama dair anlam sorgulamaları olabilir.
- Kabullenme: Kişi kaybın gerçekliğinin, onun oluşturduğu yokluğun ve etkilerinin daha fazla farkına varır ve kabul etmeye başlar. Kayıp, kişinin bazen aklına gelse bile gündelik yaşamı eskisi kadar etkilenmez. Mutlu bir sondan daha çok uzun bir yolculuğun başlangıcı olarak tarif edilebilir.
Psikoterapiye Ne Zaman İhtiyaç Duyulur
- Birey 6 ay 1 yıl kadar süreyi aşkın şekilde yas belirtilerini yaşıyor ve bu belirtilerin yoğunluğu artıyorsa,
- Kayıptan sonra duygunun yeterince yaşanmaması, baskılanması veya yok sayılması halinde; öldükten sonra hiç ağlamamak, mezarlığı ziyaret etmekten kaçınma veya kayıp üzerine hiç konuşmamak, konuşulan ve olayın gerçekleştiği yerden uzaklaşma veya konuşulduğunda aşırı tepkiler vermek gibi birtakım davranışlar görüldüğünde,
- Uzunca bir süre kayıp hiç yaşanmamış gibi davranıldığında (ölen kişinin eşyasını saklamak ve ona aşırı şekilde bağlı kalmak gibi.),
- Kayıptan sonra duygusuzlaşma varsa ve uzun bir süre sonra yas tepkileri ortaya çıkıyorsa (yas süreci geç başladığında),
- Uzunca süre ve sık sık hüzün ve özlem duygularıyla kaybı idealleştirerek hatırlamaya devam edildiğinde (yas kronikleşmişse),
- Beklenmedik bir şekilde gerçekleşen travmatik bir kaybın ardından gelişen belirtilerin, günlük yaşamı olumsuz şekilde etkilemesi halinde ve kaybın biçimine bağlı olarak yas sürecine eşlik eden travma sonrası stres bozukluğu belirtileri de görülüyorsa psikoterapi alınması gerekebilir.